14 Aralık 2008 Pazar

Arabesk

-nedir bu?...
-içinde yaramın kabuğu var...
-yaranın kabuğu mu?
-düşündüm ki fotoğraf vermekten iyidir, fotoğrafa bakar bakar alışırsın... ama yara öyle değildir,etimden bir parçadır, ne zaman baksan acırsın...
-insan sevdiğine yarasını verir mi?
- Vizontele -

Arabesk gelen her söz, her şarkı, her duruş ve bakış aslında bir noktada bizim doğal davranışlarımızdır yada dışa vurumlarıdır. Ancak kabul etmek istemeyiz, elimizin tersiyle itip aşağıladıkça hanemize bir puan yazılacağını düşünürüz. Başkasına zarar vermek daha kolayımıza geldiğinden çoğu zaman başkası üzerinden bu arabesk uçlarımızı törpülemeye çalışırız, "diğerleri"ni ezdikçe yüceldiğimizi farzederiz. bir insalık trajedisidir bir bakıma, bir yanılsamadır.

Şiir yada hikaye yazarken özellikle dikkatimi çeker bu olay. Biraz derinlere indikçe içimden bir arabesk canavarı peyda olur, "bir kulunu çok sevdim"den başlar, "çeşmenin başına" iner, "bir öğrenci bileti verir misin abi" yle keyiflenir. Yapmacık yada sonradan kazanılan bir davranıştan, bilgiden, sözden daha çok şey ifade eder. Güzel ve özeldir. Ancak şiiri ve hikayeyi öyle bir kıvama getirirki, "yeter ulen ben gidip yaprak dökümü izlesem daha iyi" deme noktasına kadar vardırır. Arabesk iyidir, ama fazlası bünyede küçük emrah triplerine yol açacağından kıvamında alınmalıdır.

Bakmayın siz "ben arabesk dinlemem, ne o öyle köylü gibi" diyenlere, 2 kadeh rakıdan sonra bütün İbo, Orhan baba ve Ferdi parçalarını ezberden söylerler. [Ohhh! içelim güzelleşelim...]

*******************
İnsanın sevdiğine kendinden bir parça hediye etmesi ne muhteşem bir fikirdir yahu. Arabeskin damardan, derinin en ince yerinden enjekte edilmesidir. İç acıtan, sancıtan bir şiirin mısraları gibi... Bir fotoğrafın soğukluğunu alaşağı edebilir, diğer hediyeleri tozlu raflardan indirebilir, bir vücuda ve şekle sokabilir. Yılmaz Erdoğanı bu güzel fikir için canı gönülden tebrik ederim.

şimdi sen gidiyorsun ya
herkes sana benzeyecek
- Yılmaz Erdoğan -

öyle işte...