24 Ağustos 2009 Pazartesi

Sevmek biraz da umut etmektir, hayal kurmaktır.

Çağırdığın zaman gelmiyormu? Bırak gelmesin, böylesi daha iyi. Onu yokluğunda sevmeye devam et bekle.Bekle ki, yüreğini özlemlerin en güzeli doldursun, bir ateş sarsın her yanını. Böylesine ateşler içinde yanarken bile, yanlız onu düşün, yaşam gücün onunla artsın. Farzet ki yanında, avuçlarının serinliği ellerinin sıcaklığına karışıyor. Gözlerinde eriyor gözlerin. Sana istediğin beklediğin herşeyi söylüyor. Seni sevdiğini, sensiz yapamayacağını. İnanacakmısın? Hayır değilmi? Çünkü seni sevmediğini ve sevemiyeceğini biliyorsun. Birbiriniz için yaratılmamışsınız. Apayrı dünyalarınız. O hep yalan söylüyor sana. Sen nasıl yıllardır onu aramış bulmuşsan, o da bir başkasını arıyor. Belki yarın bulacak, belkide hç bulamayacak. Ne değişir? Sen değilsin onun aradığı.

Boşuna aldatma kendini. Gülüşlerinden bakışlarından, yada gelişi güzel söylediği şeylerden bambaşka bir mana çıkarmaya çalışma. Bu gelen o değil diyorum anlasana. O hiç gelmeyecek sana. Daha çok bekleyeceksin. Sevmek biraz da umut etmektir,hayal kurmaktır. Birgün geleceğine inanıyormusun? Onunla avut kendini. Ama düşün, hiç gelmeyeceğini anladığında, yıkılışında büyük olacak. O zaman kendini anne yanlızlığının kollarına atacak, ağlayacaksın. Seni teselli etmeye yanlızlığın da gücü yetmeyecek artık. İster istemez ölümü düşüneceksin. Fakat ölüm bile seni istemeyecek, kabul etmeyecek. Çeşitli sebepler yaşamanı gerekli kılıyorsa, nasıl ölebilirsin? Görüyorsun ya, ona bir an içinde olsa seni kaybetmenin acısını tattıramayacaksın. Çaresizliğin bu kadar derin işte.

O bir gün yanılıp sana gelse bile, sadece şekil olarak gelecek. Onu hep bir başkasıyla paylaşmak zorunda kalacaksın. Eti seninle olacak, ruhu başkasıyla. Hiçbir zaman onun bütününe sahip olamayacaksın. Aranızda hep bir perde bulunacak. Kara kapkara bir perde değil yırtmaya onu bir parça aralamaya bile gücün yetmeyecek. İkinizde ayrı ayrı oyunlarınızı oynamaya devam edeceksiniz. O senden habersiz sen ondan habersiz... Söyle, bu kupkuru beraberliğin bir tadı varmı? Bu ruhsuz kavuşma hüzünden ve iç kırıklığından başka ne getirdi sana?

Öyleyse bırak hiç gelmesin. Böylesi daha iyi. O senin özlemlerinin içinde güzel. Gelirse büyü bozulacak. Karşında onu değil bir başkasını bulacaksın. Sana en uzak haliyle en yakın olacak bir başkası! Bulduğunu sanma, yanılıyorsun. Onu aramaya devam et, en iyisi aramak...

Ümit Yaşar Oğuzcan - aşka dair nesirler

18 Ağustos 2009 Salı

Cızırtı

Bir sigara daha yaktım işte, ucuz bir şiirin hızlıca tüketilmesi gibi kültablasına değmeden sönecek az sonra. Kötümser değilim, hiç olmadım. Yalnızca iyimser olmayı beceremedim. Yazdığım her yazıya bir tutam hüzün kattım, güzelin, iyinin değerini anlayayım diye. Ne yazsam uzun oldu, durduramadım kalemimi, kısa tutmayı beceremedim.

güzel
bensiz
de
güzeldi

yalnızca bana ait kelimelerle anlatayım dedim. Sen, kalemtraşım, tükettin kalemimi.

Yaz, yaz, yaz... Nereye kadar demiyorum, nereye kadar sürerse. Çünkü söylendiğinde yok olmuyor kelimeler.

Düşün, düşün, düşün... İşte kötü olan bu. Çünkü pili bir anda bitiveriyor insanın. Yorgun bir radyo gibi cızırdıyorum sadece.

zır
yor
um

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Mutlak



- Yazarım sana
- Yazma! O zaman... O zaman bekliyo insan, hem buraya çok az insan geliyor, çok insan gidiyor, kalan da bekliyor ama bazen çok uzun bekliyor. Yani, hani mesela zannediyosunki bi yoldan birisi gelecek, boş uzun bi yol... devamlı ona bakıyosun... sonra hiç kimse gelmiyor.
Yazma arkadaş!
- Ben seni hiç unutmayacağım

Vizontele Tuuba - Yılmaz Erdoğan

Her yol sana çıkıyor, dönüp dolaşıp sana varıyorum. Bir anlam arıyorum sanki ayağımın değdiği yollarda, bir köşe başında, sokak lambasının aydınlattığı bir kaldırımda, bir gelecek arıyorum seninle mazisi olan.
"işte burada, seninle, çay içmiştik" demek için, sadece bir bardak çayı kutsallaştırabilmek için bunca çile, sesini kulaklarıma, gözlerini gözlerime yurttaş kılabilmek için.

Sözcükler azaldığında çoğaltamıyorum bir türlü. Her ne desem dostça gelecek kulaklarına, bir şiir okusam başkası zannedeceksin bahsi geçen birinci tekil şahsı. Havadan sudan konuşsam bu sefer dar gelecek anlattığım yerler, boğulacağım. Hiç bir lügat çare olmayacak suskunluğuma, bir tek sen... Bir tek ellerin çözebilecekken dilime vurulan kilidi, uzanıp tutamayacağım. Dert olmaya başlayacak yutkunduğum sözcükler ve ben hep gelecek zaman eki kullanacağım yüklemlerimde, bir gün pişman olacağımı bile bile.

Boş bir yolu gözlüyor gibiyim... Baktıkça daha uzun gelen, karanlık çöktü mü nerede başlayıp nerede bittiğini kestiremediğim, çıkıp yürümeye korktuğum ve bir ucunda avazım çıktığı kadar bağırdığım bir yolu izliyor gibiyim. Bir ihtimale bütün mutlakları feda etmiş delinin biriyim. "Ya bir gün o yoldan çıkıp gelirsen"...

Bu belki sevmektir bir yerde, belki unutamamak
Bu, kişinin kendi içinde eriyip, yok olmasıdır
Bilmesen de anlamağa çalış biraz, ne olur.
- Unutamamak / Ümit Yaşar Oğuzcan -


11 Ağustos 2009 Salı

Çooook çalışmak lazım çooookkkk....



Çok çalışmak istiyor bir tarafım, friendfeed facebook'a, facebook'un küçük bir kısmı Microsoft'a, Youtube Google'a, Sun Oracle'a satılmışken, ulen bizim neyimiz eksik de yapamayalım diyorum. Tamam onların çok paraları var ya da imkanları, ama biz de Türküz be abicim, bizi gazlamak istersen yapamayacağımızı söyle yeter. Yaparız bak, söylüyorum buradan, hem de kralını. Çok çalışmak istiyorum çünkü bir şeyler yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Uzun zamandır friendfeed ve facebook kullanan birisi olarak keyif aldığım bir gerçek amma velakin "ben niye yapmıyorum böyle bir şey" de demiyor değilim, ankaragücüme gidiyor böyle yaşamak ey okuyucu.

Çok çalışmak istiyorum ama bir taraftan da çok fena rehavete kapıldım gidiyorum. Geldi bahar ayları gevşedi gönül yayları hesabı, çok pis kışa bileniyorum. Şöyle kafayı gömüp 2 günde bir web2.0 uygulaması yazabilirim bu gazla o derece yani. Hem yavaş yavaş alt yapılarını da hazırlıyorum, şöyle üç beş tane site açayım aynı kod farklı arayüzle, bir kaç İngilizce bir kaç Türkçe. Nolcak abicim taş atıp da kolum mu yoruluyo, sonra en çok tutana yüklenirim. Denemekten kime zarar gelmiş. Bak yaş da aldı başını gidiyo, sonra demezler mi "efendi efendi kalk iki dakka bilgisayar başından da çocuklara göz kulak ol", hazır bekarken ve melül melül bakarken bir şeyler yapmalı.

Şaka bir yana Türkiyede artık dünya çapında işler yapılmalı. Bilgi birikimi varken vizyon kazanmanın yolları aranmalı. Üniversitelerimiz piyasaya programcı (coder) yetiştirmek yerine yaratıcılığı ön plana çıkarmalı, farklı düşünenleri yargılamayı bırakmalı. Zaten ileride bilgisayar mühendisliği nasılsa inşaat işçisinin çağdaş haline bürünecek ve üniversiteler (afedersiniz) amele pazarına dönecek. Bu döngüyü kırmanın yolu salt programcılıktan vizyon sahipliğine uzanmalı.

Gerçekleşmesi zor bir şey söylediğimin farkındayım, hatta gerçekleşmeyeceğini de az buçuk kestiriyorum, öyleyse ne yapmalı, gemisini kurtaran kaptan olmalı.

Ey girişimciler, eteğinizde ufak tefek ne kadar taş [yani fikir] varsa dökün ortaya, sonra "şerefsizim benim aklıma gelmişti" diye yanmayın.

Gezdiğiniz sitelerde detaylara yoğunlaşın. Eski trend koskoca bir web sitesi [Kominitesi, forumu, mesajlaşması, arkadaşlığı, satışı, alışı olanlar] yapmakken artık bu koca sitelerin küçük parçalarından [Sadece statü, durum güncelleme, sadece arkadaşlık, sadece forum, vs...] bir site yapmaya doğru gidiyor. İyi gözlenmeli, internet kullanıcısının nabzı tutulmalı [en azından etrafınızdaki kişilerden] ve taşı gediğine olmasa da bir yerlerine oturtmalı. Hayda bre, kim tutar bizi...