20 Haziran 2012 Çarşamba

The Inevitable



Ah be çocuk! Aşktan söz etme bana, kimyanı nasıl değiştirdiğini, içinin nasıl kıyım kıyım olduğunu, dilinde yara varmışçasına konuşturmadığını, uzun yollar aşmışçasına nefes nefese bıraktığını, ufacık sözlerle un ufak ettiğini, saflığını, aptallığını anlatma. Biz de biliriz de anlatamayız, dilimizde yara var.

Kolu kırıldığında sıcağıyla bilmezmiş vücud, öyle bir şey işte Aşk. Kolunu, bacağını kırar da belli etmez, incindi zannedersin, ne zamanki tutmaya çalışırsın hayatı, o zaman bilirsin çektiğin sancıyı.

Ah be çocuk! İnsanın dibi nasıl olur bilir misin? İçinin en derin, en karanlık olduğu o yer. Hani türlü türlü yeni yaratıklar keşfedilir ya okyanusun en derinlerinde, insanın dibi de öyle bir yer işte. Gün yüzü görmemiş hicranlar, hasretler, yokluklar, düşünceler, sözler bekler orada. Kendini keşfetmeye korkar insan. Yaratılmışların en üstünü, kendi yarattığı o karanlıkta can verir. Aşk deme bana çocuk! Aşk tutar kulağından, atıverir en derinine.

Bir gülüş kırıverir kolu kanadı, bir bakış yeter içindeki ab-ı hayat hasretini uyandırmaya, cümle olmayan bir tek söz yeter yalnızlığı yaşamaya, yalnızlığı bir tek O'nunla paylaşmaya.

"Yazabileceğin şiirler çoktan yazılıp bitmiştir"* diyor ya şair, ne desem boş. Ah be çocuk! İçim kıyım kıyım.

----

Yitik bir ezgisin sadece, 
Tüketilmiş ve düşmüş gözden. 
Düşlerinde bir çocuk hıçkırır 
Gece camlara sürtünürken
Çünkü hiç bir kelebek 
Tek başına yaşayamaz sevdasını, 
Severken hiçbir böcek 
Hiç bir kuş yalnız değildir 
Ölümdür yaşanan tek başına, 
Aşk iki kişiliktir.

*Ataol Behramoğlu / Aşk iki kişiliktir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder