26 Temmuz 2011 Salı

Sen yağmur sonrası...




kalabalık bir sokak belki hayat
sen her köşe başı
yorgunluktan mı bu halim
düşünmek bile zor
kelimesiz geldiğim
fikirler yol almaz

dağınıklıktan mı bu halim
durulmak artık zor
geçmişte bitirdiğim
hüznümde hal kalmaz

dönüşmeden,
değişmeden gün olmaz
çare bulmaz
soluklanmaz zaman
yenilenmez yalan

toplanmamış bir oda
benle hayat
sen
yağmur sonrası...

Yüzüne bakıyordum, gözlerine, dudaklarına, bir gülüşten yakalayabildiklerimle yetinecektim hepi topu. Bir hayal yaratacaktım tozdan ve gazdan, yağmur yağdıracaktım, gözlerinde yedi renkten gökkuşağı. Bütün sesleri çıkaracaktım aklımdan, üryan kalacaktı kulaklarım, bir tek kahkahaların kalacaktı, bir tek...

Kelimeler kar edecek sanma, hiç bir sözlükte bulamayacaktın sana verdiğim anlamı. Hiç bir harf benzetemeyecekti seni, tanığı en şahane varlığa. Varlık kapısını kapattım senin için, çünkü varlığında hiç bir zaman benzetemeyecektim seni, sana.

Zaman doldurmaya anmamıştım adını, çünkü ne zaman aklıma düşsen zaman senle dolardı. Bardaktan boşalırcasına düşerdin dilime ve şarkılar sadece sana eşlik etmek için varlardı. Bir yaprak kıpırdardı rüzgardan ve sonra ayak sesleri aklımın en kaçkın yerlerinde. Gelmiş miydin?

Kitap aralarında saklardım seni, çocukluktan kalma bir alışkanlıkla. Oysa kelimeler susuzluğunu gidermezmiş  kuruyan bir çiçeğin, ne kokun kaldı geriye ne de rengin, çocukmuşum, masalmışım.

Sen, yağmur sonrası dinginliğim, cesaretin ardından gelen korkaklığım, düşüncelerimden sızan cümlelerim ve dilsizliğim... Varlığın, fikrin kadar güzel değilken girme kalbime, sen, varlığı kafirliğim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder