1 Kasım 2012 Perşembe

Tango to Evora'nın kendisi oluvermişti aşk



Ne zaman Tango to Evora'nın müziğini duysam askerdeyken çıktığım çarşı iznim gelir aklıma. Askerlik garip bir şeydir, hayatında hiç tanımadığın insanlarla neredeyse 24 saatini beraber geçirirsin, ilk başlarda gardını korurken ve kimseye ser verip sır vermezken bir yerde yelkenleri indirirsin. Yeter ki azıcık güven duyacağın birisiyle tanış, sonrasında derin mevzularda dertleşirken bulursun kendini. Çok şeyler paylaşıldığı için erkeğin liseden sonra unutamadığı ve etkisinden kolay kolay kurtulamadığı bir mazi yığını haline gelir askerlik anıları.

Girne'de kesme taş döşeli ara sokakta ilerliyorduk üç kafadar, sol tarafımızda eskiden kilise olan Osmanlı'nın fethi ile camiye çevrilmiş eski ama oldukça heybetli bir kilise, sağımızda hediyelik eşya satan dükkanlar vardı. Ağır adımlarla ilerliyorduk, az ilerimizden hafiften gitar sesi gelmeye başlamıştı. Her adımda biraz daha artıyordu kulağımızı okşayan müziğin enfes sesi. Sonra keman eşlik etti, sancıyan bir yeri var gibiydi, dinleyen kulakları da hüzne boğuyordu, sonra bir kadın sesi eşlik etti şarkıya. Kadife gibi sesi var derler ya, değil, İpekten daha yumuşak, dokunmaya korkarsın, ama ipek gibi de kırılgan değil, naif ve zarif. Tek bir anlamlı kelime yoktu şarkının içerisinde ama baştan sona anlam yüklü gibi ağırdı oysa. O sokak, o müzik, o kesme taşlar hayatımın o an için en önemli hadisesiydi. Şarkı çok mu uzun gelmişti ben mi çok derinlere dalmıştım bilmiyorum. Varlığın bitip yokluğun başladığı yerde yeşerirmiş hayaller, o anda hayal kurmaktı var olmak. Aşkın kendisini düşünüyordum herhalde, etten kemikten sıyrılalı ne kadar olmuştu? Kimselere yakıştıramıyordum uzun süredir, korkumdan yaklaşamıyordum ben de, hiç kimseye ait olmayan şiirlerin ve sigaranın yaveriydi çoktandır, ipekten yumuşak ama ipek gibi kırılgan değil, naif ve zarifti aşk.
O an Tango to Evora'nın kendisi oluvermişti aşk, o sesi duyduktan sonra tek olmak istediğim yerdeydim çünkü.
Üç kafadar olabildiğimiz kadar yavaşlamıştık. Şarkının bitmesine yakın durup sessizce dinledik bir müddet, Hangi dükkandan geldiğini anlamaya çalıştık ama bulamadık. Her güzel şey gibi bitti, son notayla beraber herkes daldığı uzaklardan uyanıverdi, hayallerin katili sözlere sıra gelmişti.

Üç kafadar çok sırrımızı paylaşmıştık, hayalkırıklıklarımızdan, hayallerimizden, yaptıklarımızdan, yapacaklarımızdan konuşmuştuk her fırsatta, yapacak iş olmayınca çeneye vuruyor bir yerde :)
Tango to Evora o hatıraları anımsatan hoş bir sedadır benim için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder