7 Kasım 2010 Pazar

Muazzam bir dram / The Kite Runner

Khaled Hosseini'in aynı adlı romanından uyarlanan iç acıtan bir film The Kite Runner / Uçurtma Avcısı. Emir ile Hasan'ın çocukluk dönemlerinde başlayan arkadaşlıklarının yıllar sonra çok farklı ortamlarda büründüğü hal ve bu hale nasıl geldiği anlatılıyor.

"Kendi kendine ayağa kalkamayan bir çocuk, büyüyünce hiçbir şeye karşı koyamayan bir adam olur." diyor daha başlarda. Emir zengin ailenin tek çocuğu, korkak, destek bekleyen, eli kalem tutan ama gerçek hayatta cesaretten yoksun bir çocuktur. Hasan, Emir'in ailesinin hizmetinde çalışan, sadık, cesur ve gözünü budaktan sakınmayan asıl karakterlerden biridir. Emir ve Hasan iki iyi dosttur. Hasan hep Emir'in ardını kollar, korur. Ancak hayat karalanmaya hazır beyaz bir kağıda benzer. İlk çizikten sonra saf beyazlığı gider, göze kötü görünür. Hasan'ın başına gelenler, Emir'in korkup kayıtsız kalması, suçluluk duygusundan ve ne zaman Hasan'ı görse cesaretsizliği aklına geldiğinden yanlış şeyler yapar ve bir ömür boynunda taşıyacağı suçluluk madalyonunu boynuna takar. Olaylar gelişir...

Kitabını okumadan filmi izlediğim için yorumumda yanlış ya da eksik kısımlar olabilir, mazur görün lütfen. Film bir İslam ülkesinde, Afganistanda geçiyor. 1970'lerde başlayan film, 2000'lere bir anlamda Amerikanın Afganistana müdahalesinin bir öncesinde son buluyor. Rejim değişikliğini konusuna dahil etmiyor, öncesini ve sonrasını gösteriyor. Rusyanın işgali ve değişiklik olduğu dönemler konuşmalar ile takip edilebiliyor. Zaten mevzumuz da değişiklik değil öncesinde yaşananlar ile sonrasında devam eden olaylar bütünü.

Bundan sonrası ipucu içereceğinden izlemeyenlere peşin not: Mutlaka izleyin.

Filmin sahip olduğu en büyük koz: Masumiyet ve yitirilişi. Mevzu bahis olan çocuklar olduğu için etkileyiciliği de had safhada. Hasan karakterinin başına gelen olay sonrasında elinde mavi uçurtma ile seke seke ve ardında kan damlaları ile yürürken zannetmiyorum ki hiç bir insan evladı göz yaşlarını tutamasın. Ne kadar küfretsek yeridir, bunu ona yapanlara. Kaldı ki yıllar sonra benzer bir olayın çocuğunun başına gelmesi de göz yaşlarını kat be kat artırıyor. Sohrap'ı dansöz gibi oynatıp, tecavüz eden, İslam adına günah diye insanları zina yaptıkları için taşlayarak öldüren ama kendileri daha çocuk yaştaki yavrulara sulanan afedersiniz orospu çocuklarını görüp de sinirine hakim olacak kimseyi tanımıyorum.

Bu tür filmler yazarın uydurması değildir. Yaşananların edebi bir dille kağıda dökülmesidir. Sanırım o yüzden çok acıtıyor, gerçek olduğunu bilmek olanlar karşısında sessiz kalan beni insanlığımdan utandırıyor. Böyle şeyler yaşandığını bilmiyordum ama bilmem neyi değiştirecekti? Elimden ne gelirdi? Bilmiyorum! Ancak sessiz kaldığımız için hesabını vereceğiz gibi geliyor.

Keşke Osmanlının o ihtişamlı dönemindeki gibi olsak da zulüm gören kardeşlerimize zulmedenleri yerle yeksan etsek. Bir tarafından korkan bir millet olmak kanıma dokunuyor!

http://www.filmarasi.com/Movie.aspx?ID=3795

2 yorum:

  1. KİTABINI OKUYUP FİLMİ İZLEMEYEN BİRİ OLARAK SÖYLEYEBİLİRİM Kİ HER SATIRINDA İÇİM SIZLAMIŞTI; SEN FİLMİ BEN DE KİTABI TAVSİYE ETMİŞ OLAYIM...

    YanıtlaSil
  2. Ben de ilk fırsatta okumaya çalışacağım, filmi böyle ise kitabı çok daha güzeldir.

    YanıtlaSil