12 Temmuz 2012 Perşembe

Countless



Bir adım attı önce, sessizce. Hafifçe gülümsedi, kimse yadırgamasın diye deliliğini. Ellerine bakındı, avucunu dua eder gibi açarak, sonra yere çevirdi, yumruğunu sıktı, güçsüzlüğüne lanet ederek. Bir adım daha attı sonra, sessizce, kimseler duymadı. Gömleğinin cebine uzandı yavaşça, sakladığı küçük bir kağıt parçasına dokundu kumaşın üzerinden. Kalbine yakın tutuyordu, kalbine ağır geliyordu kağıdın üzerine yazılanlar. Bir kez daha ezberden okuyordu yazdıklarını, dudakları  kıpırdamıyordu. Gözlerinin önünde beliriyordu her bir harf, ıslak ve mahsundu kelimeler.

Bu kadar olgunlaştığını fark etmemişti. Ne kadar zor gelse de, bırakıp gidebiliyordu nihayet. Sahip oldukları kadar olamadıklarına da saygı duymayı öğrenmişti yıllar sonra. Çaresizlik, umutsuzluk ile aynı anlama sahip değildi artık. Ellerini uzattı batan güneşe, son bir vedayı hak ettiğini düşünerek ve gökte beliren ayı selamladı, türlü şekillere giren bulutları.

Bir adım daha attı. Adım adım uzaklaşıyordu bir zamanlar olduğu kişiden. Bir damla düştü yanağına. Önce kızdı kendinden habersiz döktüğü göz yaşlarından biri zannederek. Sonra kafasını kaldırdı gökyüzüne, şekilsiz bulutlardan bir hediye daha düştü alnına. Öylece duruyordu olduğu yerde, gökyüzüyle bir olmak istercesine bekliyordu, damlalara tutunarak tırmanmak istedi bulutlara ve izlemek gideceği yeri.

Bir kaç adım sonra bıraktı saymayı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder