22 Temmuz 2012 Pazar

The day before yesterday



Dur çocuk! Bu sevda aşar boyunu. Kül tablasında yer yok seni de alacak. Bu sevda başka sevda, başka bahar, bilmediğin bir yokluk deryası, dur çocuk, çağrısına kulak asma yoksunluğun, girmesin kanına, kimse kalmadı seni oralarda bulacak.

Gün batar, hüsran olur gündüz yaşananlar, dur çocuk, gece çıkacak az sonra. Karanlık sarar yaralarını, bekle biraz daha. Bir sigara yak parmak uçlarına, beyaz bir gömlek bul akan kanını anlayacak, külünü bas kalbinin sıyrıklarına, bir nefes al, bir nefes çek, tut içinde biraz. Geceye dert anlatma, bırakmaz sabaha kadar.

Çocuksun sen, gidilmez denen yere gitmek istersin bilirim. Gitme, tutamam ellerinden. Gölgemi bir ağacın gölgesinde bıraktım ben, adımı bir ağacın gövdesinden kazıdım ben. İnsan kendi içinde kaybolur yalnızca, bilmediğim yollara sapma çocuk.

Dur çocuk! Bu sevda dilinde söndürür sözcükleri, başka bir lügattır gözlerinden kaçan bakışlar, tercümesine üst üste koyduğun sözlükler yetmez. Elleri vuslat hırsızıdır artık, avuçlarının arasından alıp kaçar ayları, yılları. Ayrılığın meyvesidir bu sevda, çocuk. Hamdı, pişti, yandı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder