2 Haziran 2014 Pazartesi

Ey Girişimci! Korkma, titre!

"Hayatta bazı şeyler doğuştan gelir, diğerleri de sonradan kazanılır." Girişimcilik üzerine yazı yazmak için doğru bir başlangıç mıdır bilmem ama benim başlamak istediğim nokta bu. Girişimciliğin ilk kuralı: Başlamak için en doğru yeri asla bilemezsiniz, sadece başlamanız gerekir, geri kalan her şeyi zaman halleder.

Kurulan her 10 girişimden 8'inin battığını biliyor musunuz? O yada bu nedenle neredeyse %80 oranında bir kayıpla devam eden bir süreç nasıl cazip olabilir? %80 ihtimalle batacak girişimlere şirketler neden milyonlarca dolar yatırım yapar? Diğer sektörleri bilmem ama bilişim sektöründe cevap çok basit, eğer bu şirketlerden bir tanesi bile hayatta kalmayı başarır ve piyasada tutunursa tek başına milyonlarca/milyarlarca dolar elde edebilir, örneği çok ve iştah kabartıcı türden. Haliyle yatırımcılar için risk oranı yüksek görünse de nakit geri dönüşünü göz önüne aldığınızda yatırım maliyetinin (Özellikle büyük yatırımcılar için) düşük olduğunu görebilirsiniz. Bilişim sektöründe doğru girişimler insanlara doğru şekilde ulaştığında arz ve talep arasında uçurumlar olabiliyor ve bu yüzden riskli bir sektör bir anda çok cazip bir hal alabiliyor.

Her şey çok güzel, hayaller sınırsız, fikirler şahane, başlangıç maliyeti düşük (bir bilgisayar yeter), "on yüz bin milyon kullanıcım olsa, çarp bir dolarla, yırttık abicim yırttık..."

Hemen hemen böyle başlıyor her Türk'ün Bilişim girişimi heyecanı. Henüz fikir aşamasında iken bile heyecandan uyuyamaz hale geliyoruz değil mi? "Google'a da reklamı çaktık mı tamamdır bu iş", "Biraz da SEO kasmalı", "Sosyal medyaya da basarız, sonra gelsin like'lar, retweet'ler"

Her şey henüz hayal ederken en güzel halindedir. Gerçeklik duvarına çarpana kadar... Faturalar gelmeye başlar sonra, ev sahibi bastırır kira için, Devlet dayanır kapına, KDV, ÖTV, Stopaj vergisi, Gelir vergisi, damga vergisi, pul vergisi, zırt vergisi, pırt vergisi... Başında boza pişiren hısım akrabayı da unutmamalı tabi, "En güzel meslek öğretmenlik. Sözümüzü dinleyip de yazmadın ki! Ne güzel üç ay tatil"

Girişimcilik zor iştir. Nereden başlayacağını bilemezsin, nereye gideceğini kestiremezsin, ne kadar acı çekeceğini çekmeden bilemezsin, kimseye laf anlatamazsın, doğruyu yapsan da hatalısındır, kendini hep "Öğretmen olsaydım" eşiğinde bulursun da yediremezsin verdiğin emeğe.

Zamanında izlediğim Green Street Hooligans filminin en sevdiğim repliği şuydu: "Birkaç yumruk yeyip camdan yapılma olmadığınızı anladığınızda, sınırlarınızı zorlamadan yaşadığınızı hissedemezsiniz!" Girişimcilik tam da böyle bir şeydir, dayak atmayı öğrenene kadar dayağa doymamaktır bir bakıma. Kaybetmeden kazanmanın başka yolu yoktur çünkü, varsa da kıymetsiz ve çabuk vazgeçilendir.

Dolayısı ile nereden başlarsanız başlayın, muhtemelen en doğru yerden başlayacaksınız. Eğer karşınızda büyük bir iş varsa ve nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız herhangi bir yerden başlayın, gerisi gelir. Hata olduğunu bilmeden yaptığınız bir şey "hata" mıdır yoksa "ders" midir? "Bir musibet bin nasihatten iyidir" derler bizde, hakikaten öyledir. Kimilerinin "günah işleme özgürlüğü" var ya, sizin de hata yapma özgürlüğünüz var. Tecrübe dediğimiz de yapılmış hatalardan alınan derslerdir neticede.

Bu yüzdendir ki Ey Girişimci! Korkma, titre! Daha yapacağın çok hatalar var ;)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder