13 Kasım 2008 Perşembe

Hikayelerin hikayeleri

Bir şiir ya da hikaye yazmak isterim, gecenin kör karanlığında, kalemi elime aldığımda uykum kendiliğinde kaçar. Düşünürüm, yaşadıklarımı hatırlamaya zorlarım kendimi, o mutlu günleri, o hüzünlü günleri, aslında kendi hikayemi düşünürüm farkında olmadan yazdığım. Bir parça çeker çıkarırım içinden, o gece en çok neyi hatırlamak istiyorsam, en çok kimi özlemişsem onu bulurum hatıralar arasından. 

Memleketi özlediğimde annem babam gelir aklıma, öyle ya memleket demek aslında o saf, temiz zamanların sevgiyle yoğrulduğu toprak demek değil miydi? Oraları memleket diye andıran o topraklarda bıraktığımız hatıralar değil miydi? Bir yaşa kadar anne ve babamızdan başka kimden sevgi beklemiştik ki? Başlarım hatırlamaya, bana kattıklarını, büyürken korumasız olduğum zamanlarda yanımda oluşlarını, benim için türlü sorunlara göğüs gerdiklerini ve karşılıksız sevgilerini. Beraber ağladığımız, beraber güldüğümüz, beraber eğlendiğimiz zamanları düşünürüm. Şimdi uzakta olsalar da hatırlayarak yanıma çağırırım onları. Kelimeler gelir ardından, bir çift söz ile hatırlarını alırım.

Yalnız kaldığımda, bir dosta ihtiyaç duyduğumda, dertlenip de anlatacak birini bulamadığımda rakının yanında o eski dostları ararım, sohbetlerini. Henüz tek derdimizin matematik sınavında nasıl kopya çekeceğimiz olan asırlar geçmiş gibi gelen o eski zamanların yadigarı dostları ararım. Yargılamayan, dinleyen, anlattığı zaman dinlediğim, bir simite fit olan iddiaların sahibi, gizlice sigara içişime ortak olan, sırtımı kollayan insanları, dostlarımı düşünürüm. Çocuk olup o sokaklarda yan yana koşmayı dilerim yeniden, okulun öğle arasında kaçıp şehrin izbe köşelerinde saklı bilardo salonlarında, ayran ve dönerin beraberce verildiği tavuk dönercilerde gri pantolan lacivert ceket oturmayı dilerim. Büyümenin verdiği yalnızlık bir kaç kelime söyletir, ben de yazarım.

Aşık olduğumda ya da olmayı istediğimde eski aşklarım gelir aklıma. Adına aşk diyerek telefon mesajı formatında şiir yazmaya uğraştığım zamanları düşünürüm. Telefonun yeni yeni peyda olduğu ve çağrılaşma teriminin en moda zamanlarını düşünürüm. Çocukça sevdalardı derim kendi kendime, gözlerine korkarak baktığımı, onun da baktığını görünce "tamam kesin seviyor abi" dediğimi gülerek hatırlarım. Kaç kadına aşık olmuştum şimdiye kadar? Her birini bulduğumda diğerlerini o kadar sevmediğimi kaç kere söylemiştim kendime? Hangi sevdam karşılık bulmuş, kimler benim baktığım gibi bakmıştı gözlerime? "O da beni düşünüyor mudur şimdi?" diye kaç kez kendime sormuşumdur bu soruyu? Kaç kez yenilgiye uğramış, hiç kazanmış mıyımdır? Hatırladıkça suskunlaşırım. Karşımda bir aşkın gölgesiyle, geçmiş aşklarımı düşünürüm. Onlardan biri midir bu gölgenin sahibi yoksa henüz gelmemiş midir? Gelmediğini dileyerek başlarım yazmaya, çocukken karanlıktan korktuğum gibi korkarım yalnızlıktan, gerçek bir aşk olmasa da o an için, geçmişteki kadınlarımdan yeni bir kadın oluştururum ve onun için yazarım şiirlerimi.  Hiç bir şiirimde isim vermem, çünkü bilemem gerçekten aşık olmak istediğimin o an için istediğim kişi olduğunu. Bütün yazdığım şiirler "O" nun içindir, o kimdir bilemem.

Her hikayenin hikayesini yazarım, anlatılmamış, bilinmedik ama yaşanılan şeyleri dökerim kağıda. Kendi hikayemin kahramanıyımdır ne de olsa, her hikayede ben olurum, kendimi bulurum anlattıkça. İnsan konuşmadıkça, eskiyi yad etmedikçe, maziyi mazi yapan insanları bir bir yitirdikçe, uzaklaştıkça unutuyor kendini, kim olduğunu, nereden geldiğini. Yazdıkça bilirim ki sokaklarda misket oynayan çocuk da benimdir, kayboldu sanılarak aranılan, bulunduğunda sağlam bir dayak yiyen :), derslerden olmadık bahanelerle kaçan, aşık olan, zaman zaman kaybedip zaman zaman kazanan ve büyümek için uğraşan o çocuk benimdir. Adam olmak için gurbet ellere giden, bildiği herkesten ayrı kalan, kendi ayakları üzerinde durmak için çalışan çabalayan, bir yerden sonra sorumluluk alan, bu sorumluluğu bilmeyenlerce yanlış anlaşılan, aşık olmak istedikçe aşktan uzaklaşan, seven, kendini kandıran, para kazanmaya başlayan ve büyüyen o genç benimdir.

Her bir an, hikayeme eklenen yeni bir satır gibidir. Anlatacak ve anlayacak birini bekler. İşte ne zaman bir şiir, bir hikaye yazmak istesem dönüp bakarım yazılmış hikayeme, o an kime ihtiyacım varsa çekip çıkarırım sayfalar arasından, beni anlatmasını isterim.

Herkesin bir hikayesi vardır. Yalnızca anlatacak ve anlayacak birini beklerler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder