2 Ekim 2010 Cumartesi

Eylül aniden gelir / Sev diyemem



Serin bir sonbahar akşamı... üşümekten ziyade ürperiyorum... metal bir kaşığa dişim değmiş gibi tüylerim diken diken... bu mevsim böyledir rüzgar gelir, Eylül aniden gelir... hüzün mevsimi, doğasında var... ayrılık, yokluk, yitip gitmelerin mevsimi, bitişlerin... yaprakların dalında kurumaya başladığı, amansız bir kışın habercisi... tüylerim diken diken... önümdeki kış değil korkutan, arkamda bıraktığım baharın, yazın, sıcağın, sabahtan ısıtan güneşin yokluğunun acısı... Eylül sadece Eylül değildir... ardında bıraktığı sekiz ayın yorgunluğudur...

Aniden gelir... Eylül... hayat gibi işte, başladığını bilemezsin, bittiğini göremezsin... Ne zaman başlamıştı diye soramadan bitiverir... son duanı ettirmez, son sözünü söyletmez... aniden bitiverir... binlerce sözcük vermiştir geldiğinde, ama konuşmayı bilmezsin buradayım dediğinde, dilin yavaş yavaş çözülür, mevsimin Eylül olduğunu anlaman zaman alır ve pılısını pırtısını toplar giderken, konuşmayı öğrenmişsindir ama elinde yan yana koyacak kelime bulamazsın... giderken...

Mevsiminin adından alır hüznünü... bütün sonların mutlu bitmediğini hatırlatır sanki... üç noktanın ard arda sıralandığında bıraktığı o garip kırılganlığı yaşatır... mevsimi son bahardır ama başladığında sonsuz gibi gelir... aniden gelir, bir an'a sonsuzluğu sığdırır...

Kızamazsın neden geldin diye... karanlık bulutları neden getirdin diye... aydınlığımı neden çaldın diye... neden akşam rüzgarını başıma musallat ettin, neden sabahları yüzüme yağmuru düşürdün diye... adı üstünde Eylül... bilmen gerektiğini bilmeliydin sadece...

En sevdiğin şarkının son bir dakikasıdır Eylül... biteceğini bilmen bitmemesine mani olamıyor... o yüzden son bir dakikada daha dikkatle dinlersin şarkını... o yüzden Eylül'ü beklersin... en sevdiğin şarkının kıymetini bildiğinde son bir kez eşlik etmek için...

Olgunluğun ayıdır Eylül... ne Nisan gibi umut vadeder, ne Temmuz gibi çocuksu şendir ne de Ocak gibi karamsardır... nereden geldiğini bilir ve nereye gideceğini de... "beni de götür" diyesi gelir insanın... götürmez... dudak düşer, küskünlüğü kalır...

Eylül aniden gelir... aşk gibi... hazırlıksız yakalar insanı, hasta eder, halsiz bırakır... ancak yatağa düşüp de ne olduğunu düşündüğünde anlarsın geldiğini... hasretin sıcak bir çorba olur Eylül'ün elinden... hasta ettiğine değil, hasta olduğuna içlenirsin... iyileştiğinde ise gitmek üzeredir... seni kışa hazırlamıştır, bilmezsin...

Ekim gelir ardından... selamını getirir... eski bir dosttan der... bir sonbahar akşamı ürperirsin...

4 yorum:

  1. teşekkürler fery, beğendiğine sevindim :)

    YanıtlaSil
  2. Ben de bugün bir radyoda okunurken duydum ve aradığımda buraya geldim. Güzel gerçekten.

    YanıtlaSil
  3. Bu yazı radyoda mı okundu? Haberim yoktu.

    YanıtlaSil