26 Nisan 2010 Pazartesi

Kayıp Gül / Serdar Özkan

Kitap okumaktan çok almaya meyilli bir bünyeye sahipseniz, benim gibi gidip kitapların ön ve arka yüzünde yazan cümlelere ve övgülere bakarsınız. Eğer cezbedici bir şeylerle karşılaşmazsanız, tanımadığınız bir yazarın hiç duymadığınız kitabını almazsınız. Kim yazdığı ya da yayınladığı kitaba kötü derki? Ama her şeye rağmen kitap almanın verdiği dayanılmaz hafiflikle eve dönebilirsiniz, bu rahatlık da kitabı okumaya başladığınız da karşınıza çıkar ve ya sizi tebrik eder ya da harcadığınız vakte küfreder.

Kayıp Gül'ün arkasında yazanlar şu şekilde:
"Çağdaş bir fabl, derin ve bilgece - St. Exupery'nin başyapıtı Küçük Prens'in tadında" > DPA Almanya

"Kayıp Gül hayatımda okuduğum en güzel öykülerden biri.  Kitabı bitirdiğiniz zaman, kendinizi bir hediye almış gibi hissediyorsunuz. Ben öyle hissettim." Christine Michaud, TVA Televizyonu Kanada

"Serdar Özkan genç ve yetenekli bir romancı, onun adını önümüzdeki yıllarda sık sık duyacağınızı sizi temin ederim." İskender Pala

Şimdi bu yazılanlara bakınca insan "bir okuyayım neyin nesiymiş bu" diyor ister istemez. Kitabın konusu yine arka kapaktan:

"Kayıp bir ikizin izinden, San Francisco'dan İstanbul'a, güllerin ve düşlerin dünyasına uzanan gizemli bir yolculuk"

Serdar Özkan'ın eğitiminin İşletme ve Psikoloji üzerine olduğunu düşünürsek, romanın psikolojik bir zemin üzerine oturacağını tahmin etmek zor değil. Belki de ilk dezavantajı bu, çünkü bildiği bir konuyu bildiği şekilde anlatmaya çalışmış olabilir ama okuyucunun algı ve tecrübeleri ile beklentilerini gözardı etmiş gibi duruyor.

Kitap genel hatları ile klişeden öteye gidememiş. Serdar Bey, Sürpriz bir son koymaya çalışmış ama olmamış, çünkü okuyucu kitabın neredeyse yarısında sonunu tahmin edebiliyor. Bu nokta önemli çünkü kitabın tek dayanak noktası sürpriz sonu, okuyucuyu bununla etkileyemezse elinde başka bir şey kalmıyor.

Böyle bir kitap öyle cümleler kurmalıki bildiklerimizi söylese bile "vay be" diyebilmeliyiz. Ruhsal bir yolculuk, insanın kendine tanıması gibi baba bir konuyu ele alıyorsanız, okuyucuya doyurucu cümleleri borçlanıyorsunuz demektir.

Hikaye basit, detaylar eksik, cümleler sıradan, bildiğime ek yapmıyor, ilginç karakterler yok ya da yeteri kadar dikkat çekmiyor, sonu tahmin edilebilir...

2 yorum:

  1. "Bir kitap nasıl yoktan Bestseller yapılır?" adı altında çok irdelendi bu kitap. Timaş etik olmayan bir biçimde sattı bu kitabı maalesef.

    YanıtlaSil
  2. Tamamen bir pazarlama şaheseri diyebiliriz.

    YanıtlaSil